Yapı Teknolojisinde GÖRÜNÜM - Celal Okutan

Mühendislikte "Deneyim" meslekte geçirilen süreye, diploma tarihine, genel çalışma süresine bağlanamaz. Aksine, değerlendirmede günümüz ihtisas alanlarındaki üretime bağlı uzmanlık aranmalıdır. Uzmanlığın ise yönetmelikler ile bir kerede belgelenmesi ve sınırlanması, son derece zor ve dejenere edilebilecek olması açısından da sakıncalıdır. Türk toplumu, tarihi gelişiminde batının karanlık ve aydınlık devirlerini yaşamamış, sanayi devrimini geçirmemiş, buna bağlı sosyal ve kültürel krizleri tecrübe etmemiştir. Ülkemiz Cumhuriyet'in kuruluşu ile yapılan reformlar ışığında, özellikle 1950 sonrasında hızla fakat, dengesiz gelişmiştir. Türkiye; modern ve geri kalmış kesimleri, zengin ve fakir sınıfları ile "bilgi toplumu" düzeyine ulaşamamış bir görünümdedir. Ancak 1950 - 1960 dönemindeki gelişimde, mühendislik sektörü altın devrini yaşamış, devlet gerçekten çok nitelikli, güçlü ve genç bir mühendis ve mimar ordusu yetiştirmiş, bunlara mesleklerinin ilk yıllarında büyük sorumluluklar yüklemiş ve kolay nasip olmayacak deneyimler kazanmalarını sağlamıştır. Bu yapılanmada ağır teknik görevlerde bulunmaları, karşılaştıkları sorunlara çözüm üretmek zorunda kalmaları, 60'Iı yılların güçlü ve deneyimli mühendislik kesimini oluşturmuştur. Bu grubun devletteki deneyimleri ve kendilerine güveni, serbest sektörde de başarılı olmalarını sağlamış, genellikle meslek içi eğitimden kopmuş olmalarına rağmen uzun yıllar güçlerini ve etkinliklerini koruma imkanı vermiştir. Ancak zaman geçtikçe, özellikle eğitim sisteminin yetersiz kaynakları, yanlış yaklaşımları, kendini yenilemekte geç kalışı, yeni gelen mühendislik kadrolarının bir şanssızlığı haline gelmiştir. 21. yüzyılın bilişim teknolojisi ile yeni bir dönem başlamıştır. Küreselleşen dünyamızda, Amerika ve Japonya gibi ileri ülkeleri yakalama çabasında olan Avrupa Birliği'ni takip eden ve kendisine bir yer açmaya çalışan gelişmekte olan ülkeler, büyük sorunlarla karşı karşıyadır. Bilgiye ulaşmakta, onu kullanmakta ve hatta en önemlisi onu üretmekte geri kalmak, hem ekonomik hem de politik olarak güçsüzleşmek demek olacaktır. Bunun için gerekli sosyal ve kültürel önlemlerin alınması, teknolojinin eğitime, hizmet sektörüne ve sosyal yaşama entegrasyonunun temini, dünyadaki hızlı gelişime paralelliğin sağlanabilmesi zorunlu olmaktadır. Bu anlamda tanımların, kavramların ve yaptırımların farklı boyutlar kazanacağı dikkate alındığı takdirde, mühendislik hizmetlerinin benzer iş deneyimlerine endeksli olacağı görülür. Bireysel niteliklerin öne çıkacağı, ekip üretiminin sorumluluk içinde yapılacağı bu dönemde, yakın zamandaki benzer deneyimler öne çıkacak, kurumsal hizmetler ve hatta kurumsal kültürler önem kazanacaktır. Bu durumda, geçmiş dönemlerin sıradan mühendislik hizmetlerinin değer kaybına uğradığı ortadadır. Bu sıradanlıktan kurtulmak, eğitimde temel bilgileri kullanma yetisinin artırılması, meslek içi eğitimin sürekliliği, teknolojideki yeniliklerin takibi ile mümkün gözükmektedir. Ülkemize has ustalara saygı kavramını, genç ve çağdaş kadrolar için bir engel olmaktan çıkarıp; onları destekleyen, kendi deneyimleri ile güç katan ve hatta batı ülkelerinde belki de eksikliği duyulan yapıcı bir sosyo-kültürel eleman haline getirmek gereklidir. 2

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=